Pomakları katledenler


Pomakları katledenler  Rus ordusu içindeki Türkçe konuşan Müslüman askeri Birlikler kimlerdi ? 
Saklanmaya calışılan Tarihi gerçekler. Tarihte göçler konusunu araştıranlar, göçleri içe dönük ve dışa dönük göçler olarak başlıca ikiye ayırmaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğunda her iki göç türüne de rastlanmaktadır. Osmanlının yükselme yüzyıllarında görülen gelişmeler ve Anadolu'dan Rumeli'ye doğru gerçekleştirilen yerleştirme politikası, sonraları XVII. ve XVIII. yüzyıllardaki uzun savaşlar ve iç karışıklıklar sonucunda imparatorluğun eski gücünü kaybederek genişleme durumundan gerileme durumuna geçmisiyle dışa dönük biçimde olan yerleştirme politikası içe dönük bir görünüş kazanmıştır ki bu şekilde savaş sonu anlaşmalarla birçok toprak kayıplarına uğrayan imparatorluk özellikle XIX. yüzyılda göç problemiyle karşı karşıya kalmıştır (Adnan Sofuoğl6, 1995).

Pomakların  hayatında göçün özel bir yeri vardır. Yurtlarını bırakmak zorunda kalan insanlarımızın göçlere başlamasının  acı hikâyesidir.
Türkiye'ye içe dönük ilk göç akınları Osmanlı Devletine komşu olan devletlerin fütuhat emellerinden doğan savaşlarla başlamıştır (Cevat Eren, 1969).
Ortaya çıkan içe dönük büyük göçleri bazı araştırmacılar başlıca şu dönemlere ayırmaktadırlar:
1. İlk dönem göçleri - 1877/1878 Osmanlı-Rus Savaşı öncesi yapılan göçler,
2. 1877/78 Osmanlı-Rus Savaşının sebep olduğu göçler,
3. 1912/13 Balkan Savaşlarını izleyen göçler,
4, Cumhuriyet dönemi göçleri.
İçe dönük ilk dönem göçleri, Osmanlı Devletinin Avrupa kanadını oluşturan topraklarından çekilmeye başlamasıyla ilişkilidir. Viyana Seferinin başarısızlıkla sonuçlanması (1683), Budapeşte'nin Avusturyalıların eline geçmesi (1686), Karlofça Antlaşmasının imzalanması (1699) Osmanlı Devletinin aleyhine gelişen önemli tarihi olaylardır. Bu tarihi gelişmeler Balkanlarda yasayan halklar  arasında yankılar uyandırmış ve sözlü halk edebiyatında da derin izler bırakmıştır. 

Osmanlı-Rus savaşlarında da Osmanlı Devletinin giderek başarısız olmas, yüz binlerce insanin felaketine, yer değiştirmesine sebep olmuştur. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra da Rusların ele geçirdiği bölgelerden, Kırım gibi yerlerden, burada yaşayan azınlıklar  Osmanlı Devletinin sınırları içine göç etmek zorunda kalmışlardır. Kırım Savaşından (1853/56) Osmanlı Devletinin zaferle çıkmış sayılmasına rağmen bir yarar sağlanamamıştır. Azınlıklara Ruslar tarafından şiddet ve baskı siyaseti devam etmiştir:
    Toplu halde göçe zorlanan ilk Pomaklar  olmuştur. Onların başına gelen, yalnız çektikleri açısından değil, ama Pomaklar olayı daha sonraki Rus yayılmasında da bir model oluşturduğu için, çok öğretici bir nitelik gösterir (Justin McCarthy, İstanbul, 1998).
1877/78 Osmanlı-Rus Savaşının sebep olduğu göçler.Osmanlı Devletinin Balkanlar'da en büyük yenilgi 1877-78 yıllarında meydana gelen Osmanlı-Rus Savaşı neticesindedir. Rumi 1293 yılında olması nedeniyle tarihimize Doksanüç Harbi olarak geçen bu savaş büyük çapta bir etnik azınlık  kıyımına, dehşet verici paniğe sebep olmuş, işgal altına giren bölgelerin halkı da göç yollarına revan olmuştur. Ruslar, Kırım Savaşında uyguladıkları en acımasız yöntemleri bu savaşta da uygulamışlardır. Katliamlarla birlikte Pomaklar  evlerinden barklarından koparılarak göçe zorlanmışlardır. Sivil halkın malının mülkünün talan edilmesini, yakılıp yıkılmasını, savaş tekniğinin bir aracı olarak kullanmışlardır. Amaçları, Bulgaristanda  Pomakların  geri dönmekle bulabilicekleri hiçbir şeylerinin kalmamasını sağlamak olmuştur. Doksanüç Harbi Rumeliyi yerinden oynatmış, Rumeli de günümüze kadar devam etmekte olan ürpertici faciasının başlangıcı olmuştur. Moskof Muharebesi Rumeli'yi bozguna uğratmış ve halk bunu Büyük Bozgun olarak adlandırmıştır. Bu savaşta gelişen olaylar, sözlü halk edebiyatına özel bir motif konusu olmuştur. Rusların Tuna'yı geçmesi, Plevne'nin Osman Paşa tarafından savunması dillere destan olmuştur:
 1877'de ilk saldırıları, Bulgar köylülerinin ve asilerinin de yardımıyla,
 Pomakları ve Türkleri kıyımdan geçiren ve kaçmaya zorlayan dehşete düşürücü birlikler, Kazak , Tatar , Kırgız  askeri birlikleriydi  Bu askeri birlikler Öncü kıyımcı , katliam  birlikleriydi. Bu birliklerin tek görevi sivil masum halka aci cektirmek ve katliam yapmaktı.  Balkan Savaşında ise ön saldırıları yapma işlevini, uzun süreden beri Osmanlı Makedonya'sında çatışmalara girişmiş bulunan milliyetçi çeteler olan komitacılar üstlendi. Bunlar çoğu kez, davasına hizmet ettikleri devletten destek gördüler  (Justin McCarthy, 1998).
Ruslar Tuna'yı atladı
Karakolları yokladı
Osman Paşanın kolundan (da)
Beş bin top birden patladı
Karadeniz Akmam dedi
Ben Tuna'ya bakmam dedi
Yüz bin Kazak gelmiş olsa
Osman Paşa korkmam dedi.

Plevne'nin düşman eline geçmesi, Şipka Balkanında (Dağında) da Süleyman Paşa'nın yenilgisiyle halk büyük kafileler hâlinde göç etmeye başlar. Çok uzaklara varmadan, geceyi geçirmek için dağlarda, ormanlarda konaklamış muhacir  Pomak kafilelerinin birçoğu, kazak , Kirgiz , tatarlardan olusan Rus birlikleri  tarafından topçu ateşine tutulur...
Moskof Muharebesi, Filibe bölgesi pomaklara  onulmaz yaralar açmıştır. Bu bölgenin birkaç Bulgar köyünde 1876 tarihinde Bulgar İsyanı olarak tarihe geçen başkaldırmalar patlak verdiği için bu savaş bir fırsat bilnerek masum pomaktan  vahşice intikam alınmıştır. Sınırlı çapta kalan ve Bulgar halkı tarafından desteklenmeyen bu İsyan, Rusların yaygaraları sayesinde Avrupa'ya ve dünyaya Bulgar katliamı olarak yayılır. Oysa tüm olaylar bir Pomak k katliamı olarak da gelişmiştir. Pomak  köyleri yakılmış, pomaklar r kıyıma uğratılmıştır. Perutsa (Peruştitsa), Bratsig (Bratsigovo) ve Batak Bulgar köylerinde ortaya çıkan olayların cezasını çeken Filibe ve Tatar Pazarcık bölgesinde  Pomaklar olmuştur. Filibe'de Rus Viskonsülü görevinde bulunan, bu bölge doğumlu Bulgar Nayden Gerov hazırlamakta olduğu "Bulgarcanın Sözlüğü" adlı eserine Bulgar ağızlarından malzeme toplama bahanesiyle Bulgar köylerini sık sık dolaşarak Bulgar Halkını ayaklanmaya teşvik etmiştir. Ayaklanma günlerinde Batak'ta ölen Bulgarların sayısını aslından daha çok göstermek için etraf köylerden taze Bulgar ve Pomak  mezarlarından cesetleri çıkartarak Batak'ta köy meydanına taşımış ve Avrupa Komisyonunu davet edip bu köye götürmüştür. Tüm bu olaylar Filibe bölgesinde pomaklar i tarafından ayrıntılarla günümüzde de anlatılmakta ve türküler söylenmektedir:

İsyanın elebaşılarından biri olan Zahari Stoyanov (Zahari Stoyanov, 1983) Doksanüç Harbinden birkaç yıl sonra yayımladığı "Bulgar İsyanları Üzerine Notlar" adlı eserinde isyan hakkında gerçekleri açıklamış ve sadece Pomak köylerini değil, Bulgar köylerini de kendileri yaktıklarını, birçok masum insani  kendileri nasıl vahşice öldürdüklerini itiraf etmiştir (Yenisoy H. Süleymanoğlu, 2003).
1876 Bulgar İsyanında yaşanan acı olayların onulmaz yaralarına bir yıl sonra, 1877 Osmanlı-Rus Savaşının büyük felâketi de eklenince, neden Filibe ve Tatar Pazarcık bölgesinden en çok göç edenler olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Onlarca pomak  köyü, yerleşim yeri olarak ortadan kalkmış, onlarca pomak köyü sakinleri de göç yollarına dökülmüşlerdir. Gurbet yollarına çıkarken de şöyle ayrılık türküleri söylemişlerdir:
Söyleyen: Ayşe Küçükali.
Doğum tarihi ve yeri: 1935,  Bulgaristan, Kriçim, halen Bursa'da oturmaktadır. Kayda alan: Kalbiye Yusuf.
Göçmenlerin birçoğu yollarda soğuktan, açlıktan ölmüşlerdir. Bir Alman demiryolu memuru, Tatar Pazarcık'ın güneyindeki tepelerde soğuktan donan 400 kişilik göçmen kafilesinin içinde hayatta kalabilmiş sadece küçük bir kız çocuğunu cesetler arasında bulmuş ve kurtarmıştır (Bilâl Şimşir, I-III, 1968, 1970, 1989). İstanbul'dan emir üzere göç yollarında bulunanların birçoğu geri döndürülmüşse de Ruslar ve Bulgarlar tarafından köylerine ve kasabalarına yaklaştırılmayıp katliama uğratılınca çaresiz göçmenler yeniden İstanbul yolunu tutmuşlar, turnalar gibi vatan deyip yine çekip gitmişlerdir:
İki turnam gelir alnı kareli
Birisini avcı vurmuş aman,
Sinesi yareli
Bu yavruya sorun aslı nereli

Vatan deyip çekmiş gider aman
Telli turnalar

İnme turnam, inme burda kış olur
Turnamın bastığı yerler aman,
Kademi güç olur
Böyle kalmaz, elbet sonu (h)oş olur

Vatan deyip çekmiş gider aman
Fakir turnalar

1912/13 Balkan Savaşlarını İzleyen Göçler.
Pomakların  üzerindeki etkisi bakımından Balkan Savaşları Doksanüç Harbinde görülenlere çok benzer etkiler yaratmıştır. Her iki savaşta da öldürme, ırza geçme ve soygunlar Pomakları , Türkleri  diğer Müslümanları evlerinden barklarından söküp atmış, Osmanlı İmperatorluğunun elinde kalabilmiş topraklara sürmüştür.
Öte yandan, Doksanüç Harbi ile 1912/13 Balkan Savaşları arasında farklar da vardı. Doksanüç Harbi sadece Rusya'nın güdümünde yapılmıştı. İnsanları  göç etemeye zorlayacak etkili planı yürürlüğe koymuşlardı. Balkan Savaşlarında ise savaşan birkaç devlet vardı. Zafer kazanan her biri de zaptettiği topraklarda Müslümanların varlığının son bulunmasını istemekteydi. Ne var ki bu amaçlarına ulaşabilecek kadar iyi bir örgütleniş içinde bulunmadıkları gibi, amaçları uğuruna birleşerek ortak davranış sergiliyorlar da değillerdi. Savaşlara katılan her Balkan ülkesi  Pomakları, Türkleri, Müslümanları kendisinin zaptettiği ülkeden ötekinin ülkesine sürüyor, hatta oraya sürülenin oradan geriye sürüldüğü de oluyordu. Bunun Müslümanlar üzerindeki etkisi nasıl nitelenirse nitelensin, şurası kesindir ki Doksanüç Harbinden daha kötü oldu. İçlerinde kendini gösteren ölüm telefatı, 1878'de görüldüğünden daha yüksekti.
1877'de ilk saldırıları, Bulgar köylülerinin ve asilerinin de yardımıyla,  Pomakları ve Türkleri kıyımdan geçiren ve kaçmaya zorlayan dehşete düşürücü birlikler, Kazak , Tatar , Kırgıiz  birlikleriydi. Balkan Savaşında ise ön saldırıları yapma işlevini, uzun süreden beri Osmanlı Makedonya'sında çatışmalara girişmiş bulunan milliyetçi çeteler olan komitacılar üstlendi. Bunlar çoğu kez, davasına hizmet ettikleri devletten destek gördüler  (Justin McCarthy, 1998).
Önceki tarihi devirlerde ortaya çıkan haydutluk, çetecilik ve daha sonraları komitacılık harekâtları, yeni tarihi koşullarda da yeni adlar ve yeni biçimleriyle Pomaklra,  Türklere, Müslümanlara yönelik ırza geçme, yol kesme, öldürme gibi eylemler devam etmiştir. Belirli dönemlerde ve özellikle Balkan Savaşlarını izleyen yıllarda geniş boyutlara ulaşan böyle olaylar türlü varyantlarıyla destan, efsane, menkıbe, ağıt gibi pomak  folklor türlerinde ifadesini bulmuştur.
Pazarcık  yakınlarında kol gezen Bulgar komitacıları tarafından bir pomak  gencinin canına kıyılması olayı Pomakları derinden sarsmış ve bu ölüm Kriçim pomak  folklorunda ifadesini bulmuştur:
  
Kıymayın canıma, ben dünyama doymadım
Eller gibi ben ecelimden ölmedim

Pazarçığ'a vardım ben bubama sormadım
Sol yanımdan kurşun urdu duymadım
Şu genç yaşta ben dünyama doymadım

Kıymayın canıma, ben dünyama doymadım
Eller gibi ben ecelimden ölmedim
Cumhuriyet Dönemi Göçleri.
Osmanlı döneminde yaşanan göç olayları Türkiye'de Cumhuriyetin ilânından sonra da devam etmiştir. İlk büyük göç Lozan Barış Antlaşması (1923) sonucunda gerçekleşmiştir. 1923-24 yıllarında Yunanistan'dan mübadil olarak göç edenlerin sayısının yaklaşık 500 000 olduğu belirtilmektedir. Bu göçü, Bulgaristan'dan belirli yıllarda gerçekleşen kitle halinde göçler izlemiştir: 1950-51 yıllarında 154 000, 1968-78 göçünde 130 000, 1989 Büyük Göçünde de sadece Haziran, Temmuz ve Ağustosun 22'sine kadar, yani üç aydan daha az bir zaman içinde 311 862 Bulgaristan dan Türkiye'ye giriş yapmış ve daha sonraki aylarda ve yıllarda da göç devam etmiştir.
Eski Yugoslavya'dan ve Romanya'dan da göçler olmuş, fakat Türkiye'ye en çok göçmen Bulgaristan'dan gelmiştir. Rumeli'den Türk Göçleri tablosuna baktığımızda Doksanüç Harbinden bu yana Türkiye'ye en çok göçmen gönderen ülkenin Bulgaristan olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı da Bulgaristan tarihine bir göç tarihi dememiz uygun olacaktır. Bu yüzden olmalıdır ki göçmenlik, Bulgaristan da sözlü halk edebiyatında özel bir motif olarak gelişmiştir. Tarihi ve toplumsal gerçeklerin bir ifadesi olan bu büyük insanlık dramına mâniler, türkü ve destanlar, efsane ve menkıbeler hasrederek Bulgaristan insani , gönlünü avutmuş, karanlık günlerinde kendine teselli bulmuştur.
Hayriye Memoğlu-Süleymanoğlu'nun arşivinden.
              Bulgaristan baba ocağına, konu komşusuna bağlı kalarak yaratmış olduğu türkülerde göç olayına hıçkırıklarla karışık bir duygu katmıştır, gençlerin ayrılışı da ayrı bir acıdır:

Ah bu macırlık bağrıma bastı
Ben ona yanarım
Ben vatanımdan nece ayrıldım
Yârsız kaldım

Yol veril ağlar, yol verin beyler
Yol verin geçeyim
Nazlı yardan ayrı düştüm
Zehir mi içeyim

Göç, Pomaklarin  tarihi bir kaderidir, diyoruz. bu kaderi gerçekten de kaçınılmaz bir alınyazısı mıdır?!...

KAYNAKÇA
Eren, Cevat. Türkiye'de Göç ve Göçmen Meseleleri, İstanbul, 1966, sf. 297.
Horata, Osman, Mehmet Ali Ekrem, Hilmiye Ekrem, Arzu Sema Baydar, Nevzat Özkan, Mariya Durbaylo Angelova. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, 12. Romanya ve Gagevuz Türk Edebiyatı, T. C. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 2001.
İsen, Mustafa, Suat Engüllü. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, 7. Makedonya, Yugoslavya (Kosova) Türk Edebiyatı, T. C. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 1997.
Kúnos, İgnács. Türk Halk Edebiyakı. Yayına hazırlayan: T. Gülensoy, Akçağ Yayını, Ankara, 2001.
Mançev, Krıstö. Natsionalno maltsinstveniyat vıpros v bılgarsko-turskite otnşeniya. Turtsiya, Balkanite, Evropa (Bulgaristan-Türkiye İlişkilerinde Milli Azınlık Sorunu), Sofiya, 2003, sf. 100-134.
McCarthy, Justin. Ölüm ve Sürgün. İnkılâp Yayınevi, 3. Baskı, İstanbul, 1998, sf. 14-15, sf. 149.
Memoğlu, Mustafa. Kriçim Türkleri. Tarih ve Kültür. (Baskıdadır).
Mollov, Riza. Bulgaristan Türklerinin Halk Şiiri, Narodna Prosveta Yayınevi, Sofya, 1958, sf. 143-144.
Sofuoğlu, Adnan. Osmanlı Devletinde Ortaya Çıkan Göç Problemleri ve Türk Göçlerinin Bir Safhası. Türk Kültürü, 383, 1995, sf. 168.
Stoyanov, Zahari. Zapiski po bılgarskite vızstaniya (Bulgar İsyanları Üzerine Notlar), Bılgarski Pisatel, Sofiya, 1983.
Şimşir, Bilâl. Rumeli'den Türk Göçleri. I-III, Ankara, 1968, 1970, 1989, sf. 90.
Yenisoy, Hayriye Süleymanoğlu. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, 8, Bulgaristan Türk Edebiyatı, Ankara, 1997.
Yenisoy, Hayriye Süleymanoğlu.Halk Edebiyatında Balkan Türklerinin Göç Kaderi, Türk Kültürü, Sayı: 485-486, 2003, sf. 1-19.

  Zaman ve olanak buldukça ınternet, görsel yada yazılı medya, doğruluğu tam kanıtlanmış yazılı belge ve bulgulardan faydalanarak elimden geldiğince bilgilendirme yazılarıma devam edeceğim. SAYGILARIMLA - Si Zdrav. N.D